KURUMSAL

Yarın Köy Enstitülerinin kuruluÅŸunun 78’inci yıldönümü… 17 Nisan 1940’da TBMM’de 278 oyla ve oybirliÄŸiyle 3803 sayılı Köy Enstitüleri Yasası kabul edilmiÅŸti. O gün oylamaya katılmayan 148 milletvekilinden üçü, altı yıl sonra Demokrat Parti’yi kuracak olan Celal Bayar, Adnan Menderes ve Fuat Köprülü’ydü.
1940’da dünyanın büyük bir bölümü İkinci Dünya Savaşı’na tutuÅŸmuÅŸken Türkiye’de, Atatürk’ün baÅŸlattığı uygarlık savaşının eÄŸitim cephesini güçlendirmek için Köy Enstitüleri kuruluyordu. Atatürk’ün “yurtta barış dünyada barış” ilkesi doÄŸrultusunda II. Dünya Savaşı’na girmeyen Türkiye, bu savaşın tüm öldürücü, yıkıcı etkilerine karşı, Köy Enstitülerinin diriltici, yapıcı etkileriyle direndi. Yeniden savaÅŸ rüzgârlarının esmeye baÅŸladığı; ölümün ve yıkımın konuÅŸulduÄŸu bugünlerde Cumhuriyetin sabah güneÅŸi Köy Enstitülerini hatırlamanın tam zamanıdır.
Osmanlı’da Müslüman Türk köylüsü sadece asker ve vergi kaynağı olarak görülüyordu. Yüzyıllar boyunca köylü ihmal edilmiÅŸti. Yokluk, yoksulluk, hastalık içindeydi. Cumhuriyet ilan edilirken nüfusun yüzde 80’i köylerde yaşıyordu. Ancak 40.000 köyün 37.000’inde hiçbir ÅŸey olmadığı gibi okul da yoktu.
Cumhuriyet, köylüyü kurtarmak istedi. Bu nedenle Mahmut Esat Bozkurt, Türk ihtilaline “Türk köylü ihtilali denilebileceÄŸini” belirtiyor. İsmet İnönü, “Anadolu’nun ortasında kurulmuÅŸ bir köylü hükümetiyiz” diyor. Atatürk ise “Türkiye’nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür” diyerek köylüyü baÅŸ tacı ediyor.
Genç Cumhuriyet, yüzyıllardır kaderine terk edilmiÅŸ köylünün öÄŸretmene ve okula ihtiyacı oluÄŸunu gördü. Ancak Cumhuriyeti kuranlar, “her köye okul, her okula öÄŸretmen” biçimindeki dar görüÅŸün ötesine geçerek eÄŸitim yoluyla köylüyü aydınlatıp çaÄŸdaÅŸlaÅŸtıracak özgün bir eÄŸitim-öÄŸretim modeli geliÅŸtirdiler. “EÄŸitim içinde üretim, üretim içinde eÄŸitim” diye tanımlanan bu modelin adı Köy Enstitüleriydi. İşe yönelik eÄŸitimden ilk söz edenlerden biri bizzat Atatürk’tü. Daha 1923’te “EÄŸitim programımızı takip eden insanlar güzel çiftçi, kunduracı, fabrikacı, tüccar olacak; pratik, yararlı, verimli adam olacak” diyordu. 1923’teki İzmir İktisat Kongresi’nde ise çocuklarımıza vereceÄŸimiz ilim ve irfanın “ticaret, ziraat ve sanat alanlarında verimli, tesirli, faal, pratik” olması gerektiÄŸini söylüyordu. Mustafa Necati’nin Milli EÄŸitim Bakanlığı döneminde 1928’de Denizli ve Zencidere Köy ÖÄŸretmen Okulları açıldı. Ancak iyi sonuç alınamadı.
1935’te Saffet Arıkan Milli EÄŸitim Bakanlığı’na, İsmail Hakkı Tonguç ise Atatürk’ün bilgisi ve onayıyla İlk ÖÄŸretim Genel MüdürlüÄŸü’ne getirildi. Tonguç göreve gelir gelmez ilköÄŸretimin durumunu gösteren bir rapor hazırladı. Raporda o güne kadar yapılanlarla ilköÄŸretim sorununun çözülemediÄŸi görülüyordu.
1936’da Atatürk’ün önerisiyle askerliÄŸini onbaşı ve çavuÅŸ olarak yapanlardan seçilen uyanık gençler altı aylık bir kurstan geçirilip “eÄŸitmen” olarak okulsuz köylere gönderildi. Böylece Köy EÄŸitmen Kursları doÄŸdu. İlk olarak 1936’da EskiÅŸehir Mahmudiye’de açılan Köy EÄŸitmen Kursları, 1948’e kadar açılmaya devam etti. EÄŸitmenler gittikleri okulsuz köylerde köy çocuklarına hem okuma-yazma öÄŸrettiler, hem de temel bilgiler verdiler.
1937,1938’de ise İzmir Kızılçullu’da ve EskiÅŸehir Çifteler’de iki köy eÄŸitmen okulu açıldı. Bu okulları, 1938-1939’da Kırklareli Lüleburgaz Kepirtepe’de ve Kastamonu Gölköy’de açılan köy eÄŸitmen okulları izledi. Bu okullar 3 yıllıktı.
Fay Kirby “Türkiye’de Köy Enstitüleri” adlı deÄŸerli çalışmasında Köy EÄŸitmenleri Projesi’ni, Köy Enstitülerine hazırlık deneyi olarak görür. (Kirby, s.1175) Köy Enstitüleri, Milli EÄŸitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İlköÄŸretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un eseridir. Enstitülerin fikir babası İsmail Hakkı Tonguç, 1933’te yayınladığı “İş ve Meslek Terbiyesi” adlı kitapta “Enstitü öÄŸrencisi iÅŸ yaÅŸamı içinde, iÅŸ aracılığıyla iÅŸ için eÄŸitilir” diyordu.
Fay Kirby’e göre Köy Enstitüleri Pestalozzi, Dewey ve Kerschensteiner gibi eÄŸitim bilimcilerin görüÅŸlerinin taklit edilmesiyle deÄŸil, Kemalizm ilkelerine dayanılarak Türkiye’nin özel koÅŸullarına göre yaratılmış özgün bir eÄŸitim modeliydi. Ne liberal Amerika’dan, ne faÅŸist Almanya’dan ne de komünist Rusya’dan alınmıştı. (Kirby, s. 65, 118)
1940-1954 arasında toplam 21 Köy Enstitüsü kuruldu. Bunların ilk 20’si -3 eÄŸitmen okulunun da enstitüye dönüÅŸtürülmesiyle- Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç tarafından 1944’e kadar kuruldu. 21’inci Köy Enstitüsü ise 1948’de Van Ernis’te açıldı.
Cumhuriyetin özgün eÄŸitim-öÄŸretim modeli Köy Enstitüleri diÄŸer sıradan okullardan çok farklıydı.
- 5 yıllık köy ilkokulunu bitirmiÅŸ kız ve erkek köy çocukları, parasız yatılı olarak Köy Enstitülerine alınırdı. Derslerin yarısı kültür, yarısı teknik tarımdı.
- Enstitü binaları 500-1000 dönümlük tarıma uygun yerlerde kurulurdu. Yarışmayla belirlenen enstitü bina projeleri öÄŸretmenler ve öÄŸrencilerin katkısıyla inÅŸa edilirdi.
- Köy çocukları, Köy Enstitülerinde 5 yıl iÅŸe dayalı olarak yetiÅŸtirildikten sonra köylere öÄŸretmen olarak atanırlardı. Köye öÄŸretmen gönderilmeden üç yıl önce, köylünün okul ve öÄŸretmenevi yapması istenirdi. Devlet öÄŸretmene gideceÄŸi köyde kendi ihtiyaçlarını karşılayacağı ve tarım derslerinde kullanacağı kadar toprak, tarım aletleri, tohum, fidan ve 60 lira sermeye verirdi. ÖÄŸretmenlere ilk 6 ayda 20 TL aylık verilirdi. ÖÄŸretmenin köyde kuracağı uygulama iÅŸletmesindeki her türlü eÅŸya, hayvan, araç-gereç devletindi, iÅŸletmeden elde edilecek ürün ise öÄŸretmenindi.
- ÖÄŸretmenler gittikleri köylerde 20 yıl hizmet vermek zorundaydı.
- ÖÄŸretmenler gittikleri köylerde eÄŸitim-öÄŸretim yanında tarım, hayvancılık, baÄŸ, bahçe vb. iÅŸlerde köylüye yardım ederlerdi.